19 Aralık 2010 Pazar

Bu yol nereye gider, bu yol?

Yollar gidiyorum durmadan, yollar. Ve diyorum ki yol, bir hareket etme biçimi midir? Yoksa durma biçimi mi? 

Yolda yürürken biri bana yol sorsa ya da tesadüfen birinin "Bu yol nereye gider?" diye sorduğunu işitsem içimden "Yol, bir yere gitmez. O bir durma biçimidir." demek gelir. Tabii tutarım kendimi ve içimden bu cümleyi tekrarlarken hafiften gülümserim. Yılmaz Erdoğan'ın bir şiirinde geçer bu cümleler. Taa lisedeyken sevdiğim şiirleri yazdığım bir şiir defterim vardı (ki hâlâ durur). Şiirden anlamadığım günlerdi ama bazı akşamlar ablamla oturur, defterimizi açar ve şiirler okurduk. Bazen bu defterin kime ait olduğuna dair tartışırdık. Sonunda ikimizin defteri olduğuna karar verirdik. İkimizin de el yazısıyla yazılmış şiirler vardı çünkü defterde. Yılmaz Erdoğan'ın şiirlerini de okurduk. Özellikle "Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak" şiirini. "Sana bakmak suya bakmaktır, sana bakmak Allah'a inanmaktır" mısralarını sesimize duygusal bir hava katarak okur, içlenir, liseli aşklarımızı düşünürdük. 

Aradan zaman geçti gerçek şiiri tanımaya başladım ve beğenilerim değişti; ama Yılmaz Erdoğan'ın bazı şiirlerinin hâlâ güzel olduğunu düşünürüm. En azından "Bu Yol Nereye Gider" diye sorarım kendime. 

Yol, duruma göre hareket etme ya da durma biçimi olabilir. Uzak ya da kısa mesafe fark etmez, nereye gidersek gidelim yer değiştirmiş, dolayısıyla da hareket etmiş oluruz. Özellikle yolumuz, bizi sevdiğimiz bir coğrafyaya taşıyorsa hareket etmenin ayrı bir değeri vardır. 

Sürekli olarak uzun, çok uzun yolculuklar yaptığımızda ise hareket ettiğimiz hissinden uzaklaşırız. Yol bir türlü bitmez çünkü. Otobüste cam kenarında oturmuş, başımızı cama yaslamışızdır meselâ. Sürekli geçtiğimiz yolları takip ederiz. Köyler, kasabalar, şehirler hatta ülkeler geçeriz. Ağaçları, ırmakları, camileri, tarlaları, bulutları, güneşi geride bırakırız. Dümdüz, hiç eğrilmeyen bir zaman çizgisinde, meçhule gider gibiyizdir. Yakınından geçtiğimiz ağaç bizim için bir şey ifade etmez. Ağacın çam mı, kestane mi, ayva mı olduğu önemli değildir. Öylesine bir silüetin yanından geçer gideriz işte. Her şey olduğu yerde durur. Hiçbir şey hareket etmez. Zaman durmuştur sanki, yekpare bir andır sadece o. Geçip gitmesi bile etkilemez bizi.  O yüzden yol, bir durma biçimidir. 

Otobüste cam kenarında yer kapamayan şanssız yolcu kitlesi için ise yol hiç ama hiç bitmez. O, tamamen bir durma biçimidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder