9 Kasım 2013 Cumartesi

Bir Haymatlosun Güncesi 3


Dün okuduğum  roman Nabokov'dan bir alıntıyla başlıyordu: "Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum." 

Az insan tanımıyorum belki ama sevdiğim insan sayısı çok az gerçekten. Eskiden de böyle miydi emin değilim. O yüzden insanlarla ilgili hissettiklerimin büyümekle alakası var mı bilmiyorum.
Galiba hissizleşmeye başladım. Geçenlerde fark ettim bunu ve ürktüm biraz. Bizi biz yapan duygulardan uzaklaşırsak ne kalır geriye? Ama gerçek bu: His-siz-le-şi-yo-rum.
İnsanları iki dakika içinde onlarca yalan söylerken yakalayınca hissizleşiyorum. Sözleri başka gözleri başka olanları görünce hissizleşiyorum. Dinliyormuş gibi yapıp cep telefonuna göz atanları görünce hissizleşiyorum. Ortak bir geçmişin anısına sahip çıkamayacak kadar duyarsızlaşmış eski dostları hatırlayınca hissizleşiyorum.
Tutunacak bir şey arıyorum. Daha doğrusu birini. Bir aşık da olabilir bu kişi, bir dost da. Tutamak arıyorum işte. Bu yüzden belki de bana en yakın gelen roman kahramanıdır Aylak Adam.
İyi şeyler düşün ki iyi şeyler bulsun seni diyor evrenin iyimser pembe gözlüklüleri. Onlar böyle dedikçe çok fazla düşünme, üstüne düştükçe bulamazsın aradığını, vazgeç, bekle, o seni bulsun diyor içimdeki gerçekçi şeytanlar. Kime, neye inanacağımı şaşırıyorum. 
Bir yerlerden tutunmak istiyorum ben aslında his-set-mek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder