Avunamayanlar; Beni Asla
Bırakma, Gömülü Dev, Günden Kalanlar ve Değişen Dünyada Bir Sanatçı gibi romanlarıyla tanınan Japon asıllı
İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’nun 1995’te yayımlanan dördüncü romanıdır. The
Guardian’ın yaptığı bir araştırmaya[1] göre okuyucuların
bitirmekte en çok zorlandıkları on kitap arasında yer alan Avunamayanlar, yazarın diğer kitapları kadar ilgi görmese de farklı
kurgusu ve anlatım teknikleriyle dikkat çeker.
Avunamayanlar,
dünyanın en iyi piyanisti olarak nitelenen Mr. Ryder’ın önemli bir konser
vermek üzere isimsiz bir Avrupa kentine gitmesiyle başlıyor. Mekânın ismi verilmemiş;
ancak Almanca konuşulan, büyük ihtimalle Almanya’da veya Avusturya’da bulunan
bir kent olduğu söylenebilir. Ryder, bu kentte yalnızca birkaç gün geçiriyor ve
konsere hazırlanıyor. Zaman akışında sıkça geriye dönüş yapıldığı için olay
örgüsü kronolojik bir biçimde ilerlemiyor. Olay, Ryder’ın otele gelişiyle
başlayıp konserin düzenleneceği Perşembe akşamına kadar geçen üç günlük süreyi
kapsıyor. Romanı kurgularken postmodern edebiyatın bazı tekniklerini kullanan
Ishiguro, zaman ve mekân sınırlarını aşıp farklı katmanlara sahip bir eser
yaratıyor. Bu yüzden kitaptaki olay akışını tam olarak takip edebilmek oldukça
güç. Üstelik çeşitli simge ve imgeler aracılığıyla aktarılan kimi durumlar
yoruma açık. Yazarın iletisinin ne olduğu da net bir biçimde anlaşılamıyor. Tüm
bu özellikleri nedeniyle Avunamayanlar,
bir rüya atmosferinde geçiyor ve gerçeküstü unsurları barındırıyor.
İngiliz
piyanist Ryder, kente geldiği andan itibaren büyük bir ilgi, hayranlık ve
saygıyla karşılanıyor. Kentte tanıştığı birçok kişi Ryder’dan kentin tüm
sorunlarını çözebilecek bir “kurtarıcı” olarak bahsediyor. Ryder’ın yalnızca
bir müzisyen değil, ne zamandır beklenen bir kurtarıcı gibi görülmesi kent
halkının ona farklı misyonlar yüklediğinin göstergesi. Ryder, kentte kaldığı
sürece türlü tuhaflıkların içinde buluyor kendini. Sürekli yeni birileriyle
tanışıp konuşuyor; ancak bu kentte bulunuş amacının ne olduğunu bir türlü
kavrayamıyor. Ryder’ın yeni tanıştığı kişilerle –otel müdürü, bavul taşıyıcısı,
kentin ileri gelenleri- yaptığı konuşmalarda Perşembe gecesinin ne kadar önemli
olduğu vurgulanıyor. Yaşananlara anlam veremeyen Ryder, sonunda kendini
olayların akışına bırakıyor ve karşılaştığı her türlü absürt durumu “olağan” görmeye
başlıyor. Bu noktada Ryder’ın kaderi Franz Kafka’nın karakterleriyle örtüşüyor.
Bir kısır döngü içinde bulunan kahramanımız, başkalarının peşinden sürüklenip
hayatının kontrolünü eline geçiremiyor.
Olay
örgüsü ilerledikçe Ryder’ın kentte tanıştığı insanların onun hayatında iz
bırakmış kişiler olduğu anlaşılıyor. Bunların arasında anne ve babası, okul
arkadaşları ve hatta kendi çocukluğu var. Yukarıda da belirttiğim gibi zaman ve
mekân boyutunun aşılmasıyla beraber kitabın tamamının Ryder’ın hayatını
anlattığı düşünülebilir. Yazarken sınırları zorlamayı seven ver her kitabında
yeni anlatım yolları deneyen Ishiguro, burada da karakter yaratırken farklı bir
yol izleyerek bir karaktere ait unsurları başka karakterlere de yüklemiş. Ryder’ın
kişiliğinin farklı yönleri romanın diğer karakterleri tarafından temsil
ediliyor. Örneğin otelde bavulları taşımakla görevli olan Gustav isimli kişinin
kızı Sophie ve torunu Boris, olay örgüsünde önemli bir rol oynuyor. Boris
aracılığıyla Ryder’ın çocukluk yıllarına ait kimi anıları hatırlıyoruz. Böylece
Boris, kitapta hem Sophie’nin oğlu olarak karşımıza çıkıyor, hem de Ryder’ın
çocukluğundan bazı kesitleri aktarmak için bir aracı görevini üstleniyor.
Avunamayanlar’da
olay, kahraman anlatıcı Ryder’ın gözünden anlatılsa da tek bir anlatıcının
varlığından söz edilemez. Zira Ryder, gözlemlediği bir olayı aktarırken birden
yanındaki kişiler kendi aralarında konuşmaya başlar ve anlatıcı değişir.
Ishiguro’nun kullandığı bu teknik, kitabın en özgün yanlarından biridir; ancak
anlaşılması güç birçok durumun ortaya çıkmasına neden olur. Mekânın değişimi de
en az anlatıcının değişimi kadar hızlı olur. Ryder, otel odasındayken bir anda
açılan bir kapıdan veya dolaptan geçerek bambaşka bir âleme giriş yapar. Sonu
gelmez odalar, koridorlar ve merdivenler, Kafkaesk bir üslupla tasvir
edilmiştir. Kitap; karanlık, karamsar ve tedirgin edici bir atmosferde geçer. Ayrıca
kitapta uzun diyalogların varlığı dikkat çeker. Karakterler, olayın ana
çizgisinden uzaklaşarak birbirinden ilgisiz birçok konu ve kişi hakkında
konuşur.
Avunamayanlar’daki
karakter senfonisinde Ryder’a en yakın seslerden biri Stephan’dır. Stephan,
Ryder’ın kenti ziyareti boyunca kaldığı otelin sahibi olan Mr. Hoffman’ın
oğludur. Piyano çalan Stephan, sürekli sözü edilen o Perşembe akşamında
Ryder’dan önce küçük bir resital verecektir. Hangi parçayı çalacağına bir türlü
karar veremeyen Stephan, piyano için bestelenmiş en zor eserlerden biri olarak
gösterilen Kazan’ın Cam Tutkular’ını
icra etmek ister. En büyük amacı, sanat ve müzik tutkunu olan anne ve babasını
hayal kırıklığına uğratmamaktır. Mr. ve Mrs. Hoffman, oğullarının büyük bir
müzisyen olması için çok çaba sarf etmiş; ancak zamanla -istemeden de olsa-
onun çok yetenekli olmadığını düşünmeye başlamıştır. Bu yüzden Stephan’ın o
akşamki performansı bütün aile için bir umut kaynağı olur. Stephan’ın bu
çabalarını, Ryder’ın gençlik yıllarındaki müzisyen olma idealine bağlamak
mümkündür. Yani Stephan, iyi bir müzisyen olup olamayacağını düşünen genç Ryder’dır
denebilir. Ryder, Stephan’la konuşmalarında onu piyano çalmaya teşvik eder, başkalarının
görüşlerini önemsemeden yaptığı işten zevk almasını öğütler.
Kitapta
Ryder ve Stephan dışında müzikle ilgilenen başka kişiler de vardır. Bunlardan
biri olan Mr. Christoff, yakın bir geçmişe kadar kentin gözde müzisyenidir;
ancak bazı eserleri icra ederken gösterdiği farklı teknikten ötürü eleştiri
konusu olur. Kent halkı, zamanla Christoff’tan umudu keser. Orkestra şefi Mr.
Brodsky ise yine geçmişte kentin önemli simalarından biriyken alkol sorunu
nedeniyle işini bırakıp derbeder bir yaşamı tercih eder. Kitaptaki olay halkalarının
önemli bir kısmı da Brodsky’nin hayatıyla ilgilidir. Kazuo Ishiguro, kendisiyle
yapılan bir röportajda Avunamayanlar’daki
olay örgüsünü nasıl tasarladığını şu şekilde açıklar:
“İki olay örgüsü var. İlki, Ryder’ın,
boşanmanın eşiğindeki mutsuz ebeveynlerle büyümüş adamın hikayesi. Ryder,
ailesinin beklentilerini yerine getirirse uzlaşabileceklerini düşünmektedir.
Neticede o, bunu, fantastik bir piyanist olmakla sonlandırır ve bu elzem
konseri vermesinin her şeyi iyileştireceğini düşünür. Elbette artık çok geçtir.
Ailesiyle arasında geçenler, uzun süre önce olmuş ve bitmiştir. İkincisi,
Brodsky’nin, ilişkisini tamamen berbat eden yaşlı bir adamın, aynı ilişkide iyi
şeyler yapmaya çalışmasının hikayesi. Orkestra şefi olarak bunu başarabilirse,
hayatının aşkını tekrar geri kazanabileceğini düşünür. Her iki hikaye de, tüm
hastalıkların, hatalı müzikal değerleri seçmiş olmaktan kaynaklandığına inanan
bir topluluk içinde geçmektedir.” [2]
Saydığımız bu karakterler dışında olay
örgüsünün gelişmesinde çeşitli işlevleri bulunan birçok kişi daha vardır
romanda. Kitapta isimleri geçen Kazan, Mullery gibi piyanistlerin çoğu kurgu
ürünüdür. Avunamayanlar, başkişisi
müzisyen olan romanların aksine müziğin ön planda yer aldığı bir roman
değildir. Bu da bize müziğin başka şeyleri temsil eden bir simge olarak
tasarlandığını düşündürebilir.
Japonya’da doğup İngiltere’de
büyüyen ve eserlerini İngilizce yazan Kazuo Ishiguro’nun kaleminden çıkan Avunamayanlar, sahip olduğu anlam katmanlarıyla
birçok soru işareti içerir. Bir müzisyeni merkeze alan kitabın sonunda Ryder’ın
neden hayatının konserine hazırlandığı da tam olarak anlaşılamaz ve okurun
yorumuna bırakılır. Ishiguro’nun bitmek bilmeyen bir yazma iştahının ürünü olan
540 sayfalık bu hacimli kitap, ilginç bir okuma deneyimi sunarken soru
işaretlerine cevap bulması için okurlarını bekliyor.
Kaynakça
Bitirmekte
En Çok Zorlanılan On Kitap. http://www.sabitfikir.com/haber/bitirmekte-en-cok-zorlanilan-kitap.
Kazuo
Ishiguro, Avunamayanlar, Çev: Roza
Hakmen, YKY Yayınları, İstanbul, 2015.
Susannah
Hunnewell, Kazuo Ishiguro röportajı. Çev: Fulya Kılınçarslan, Paris Review
2008,
https://oggito.com/kazuo-ishiguro-yazmaya-oturuyor-dusunuyorsunuz-realistim-ama-sanirim-ayni-zamanda-absurdist-05201729335.
Bu yazı Roman Kahramanları dergisinin Ocak/ Mart 2018 tarihli 33.sayısında yayımlanmıştır.
Bu yazı Roman Kahramanları dergisinin Ocak/ Mart 2018 tarihli 33.sayısında yayımlanmıştır.
[1]
Sabitfikir’den alınan haberin tamamı için bak.: http://www.sabitfikir.com/haber/bitirmekte-en-cok-zorlanilan-kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder