18 Aralık 2018 Salı

Tekinsiz Kentte, Avunamayan Bir Piyanist: Mr. Ryder



Avunamayanlar; Beni Asla Bırakma, Gömülü Dev, Günden Kalanlar ve Değişen Dünyada Bir Sanatçı gibi romanlarıyla tanınan Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’nun 1995’te yayımlanan dördüncü romanıdır. The Guardian’ın yaptığı bir araştırmaya[1] göre okuyucuların bitirmekte en çok zorlandıkları on kitap arasında yer alan Avunamayanlar, yazarın diğer kitapları kadar ilgi görmese de farklı kurgusu ve anlatım teknikleriyle dikkat çeker.

Avunamayanlar, dünyanın en iyi piyanisti olarak nitelenen Mr. Ryder’ın önemli bir konser vermek üzere isimsiz bir Avrupa kentine gitmesiyle başlıyor. Mekânın ismi verilmemiş; ancak Almanca konuşulan, büyük ihtimalle Almanya’da veya Avusturya’da bulunan bir kent olduğu söylenebilir. Ryder, bu kentte yalnızca birkaç gün geçiriyor ve konsere hazırlanıyor. Zaman akışında sıkça geriye dönüş yapıldığı için olay örgüsü kronolojik bir biçimde ilerlemiyor. Olay, Ryder’ın otele gelişiyle başlayıp konserin düzenleneceği Perşembe akşamına kadar geçen üç günlük süreyi kapsıyor. Romanı kurgularken postmodern edebiyatın bazı tekniklerini kullanan Ishiguro, zaman ve mekân sınırlarını aşıp farklı katmanlara sahip bir eser yaratıyor. Bu yüzden kitaptaki olay akışını tam olarak takip edebilmek oldukça güç. Üstelik çeşitli simge ve imgeler aracılığıyla aktarılan kimi durumlar yoruma açık. Yazarın iletisinin ne olduğu da net bir biçimde anlaşılamıyor. Tüm bu özellikleri nedeniyle Avunamayanlar, bir rüya atmosferinde geçiyor ve gerçeküstü unsurları barındırıyor.

İngiliz piyanist Ryder, kente geldiği andan itibaren büyük bir ilgi, hayranlık ve saygıyla karşılanıyor. Kentte tanıştığı birçok kişi Ryder’dan kentin tüm sorunlarını çözebilecek bir “kurtarıcı” olarak bahsediyor. Ryder’ın yalnızca bir müzisyen değil, ne zamandır beklenen bir kurtarıcı gibi görülmesi kent halkının ona farklı misyonlar yüklediğinin göstergesi. Ryder, kentte kaldığı sürece türlü tuhaflıkların içinde buluyor kendini. Sürekli yeni birileriyle tanışıp konuşuyor; ancak bu kentte bulunuş amacının ne olduğunu bir türlü kavrayamıyor. Ryder’ın yeni tanıştığı kişilerle –otel müdürü, bavul taşıyıcısı, kentin ileri gelenleri- yaptığı konuşmalarda Perşembe gecesinin ne kadar önemli olduğu vurgulanıyor. Yaşananlara anlam veremeyen Ryder, sonunda kendini olayların akışına bırakıyor ve karşılaştığı her türlü absürt durumu “olağan” görmeye başlıyor. Bu noktada Ryder’ın kaderi Franz Kafka’nın karakterleriyle örtüşüyor. Bir kısır döngü içinde bulunan kahramanımız, başkalarının peşinden sürüklenip hayatının kontrolünü eline geçiremiyor.

Olay örgüsü ilerledikçe Ryder’ın kentte tanıştığı insanların onun hayatında iz bırakmış kişiler olduğu anlaşılıyor. Bunların arasında anne ve babası, okul arkadaşları ve hatta kendi çocukluğu var. Yukarıda da belirttiğim gibi zaman ve mekân boyutunun aşılmasıyla beraber kitabın tamamının Ryder’ın hayatını anlattığı düşünülebilir. Yazarken sınırları zorlamayı seven ver her kitabında yeni anlatım yolları deneyen Ishiguro, burada da karakter yaratırken farklı bir yol izleyerek bir karaktere ait unsurları başka karakterlere de yüklemiş. Ryder’ın kişiliğinin farklı yönleri romanın diğer karakterleri tarafından temsil ediliyor. Örneğin otelde bavulları taşımakla görevli olan Gustav isimli kişinin kızı Sophie ve torunu Boris, olay örgüsünde önemli bir rol oynuyor. Boris aracılığıyla Ryder’ın çocukluk yıllarına ait kimi anıları hatırlıyoruz. Böylece Boris, kitapta hem Sophie’nin oğlu olarak karşımıza çıkıyor, hem de Ryder’ın çocukluğundan bazı kesitleri aktarmak için bir aracı görevini üstleniyor.

Avunamayanlar’da olay, kahraman anlatıcı Ryder’ın gözünden anlatılsa da tek bir anlatıcının varlığından söz edilemez. Zira Ryder, gözlemlediği bir olayı aktarırken birden yanındaki kişiler kendi aralarında konuşmaya başlar ve anlatıcı değişir. Ishiguro’nun kullandığı bu teknik, kitabın en özgün yanlarından biridir; ancak anlaşılması güç birçok durumun ortaya çıkmasına neden olur. Mekânın değişimi de en az anlatıcının değişimi kadar hızlı olur. Ryder, otel odasındayken bir anda açılan bir kapıdan veya dolaptan geçerek bambaşka bir âleme giriş yapar. Sonu gelmez odalar, koridorlar ve merdivenler, Kafkaesk bir üslupla tasvir edilmiştir. Kitap; karanlık, karamsar ve tedirgin edici bir atmosferde geçer. Ayrıca kitapta uzun diyalogların varlığı dikkat çeker. Karakterler, olayın ana çizgisinden uzaklaşarak birbirinden ilgisiz birçok konu ve kişi hakkında konuşur.



Avunamayanlar’daki karakter senfonisinde Ryder’a en yakın seslerden biri Stephan’dır. Stephan, Ryder’ın kenti ziyareti boyunca kaldığı otelin sahibi olan Mr. Hoffman’ın oğludur. Piyano çalan Stephan, sürekli sözü edilen o Perşembe akşamında Ryder’dan önce küçük bir resital verecektir. Hangi parçayı çalacağına bir türlü karar veremeyen Stephan, piyano için bestelenmiş en zor eserlerden biri olarak gösterilen Kazan’ın Cam Tutkular’ını icra etmek ister. En büyük amacı, sanat ve müzik tutkunu olan anne ve babasını hayal kırıklığına uğratmamaktır. Mr. ve Mrs. Hoffman, oğullarının büyük bir müzisyen olması için çok çaba sarf etmiş; ancak zamanla -istemeden de olsa- onun çok yetenekli olmadığını düşünmeye başlamıştır. Bu yüzden Stephan’ın o akşamki performansı bütün aile için bir umut kaynağı olur. Stephan’ın bu çabalarını, Ryder’ın gençlik yıllarındaki müzisyen olma idealine bağlamak mümkündür. Yani Stephan, iyi bir müzisyen olup olamayacağını düşünen genç Ryder’dır denebilir. Ryder, Stephan’la konuşmalarında onu piyano çalmaya teşvik eder, başkalarının görüşlerini önemsemeden yaptığı işten zevk almasını öğütler.

Kitapta Ryder ve Stephan dışında müzikle ilgilenen başka kişiler de vardır. Bunlardan biri olan Mr. Christoff, yakın bir geçmişe kadar kentin gözde müzisyenidir; ancak bazı eserleri icra ederken gösterdiği farklı teknikten ötürü eleştiri konusu olur. Kent halkı, zamanla Christoff’tan umudu keser. Orkestra şefi Mr. Brodsky ise yine geçmişte kentin önemli simalarından biriyken alkol sorunu nedeniyle işini bırakıp derbeder bir yaşamı tercih eder. Kitaptaki olay halkalarının önemli bir kısmı da Brodsky’nin hayatıyla ilgilidir. Kazuo Ishiguro, kendisiyle yapılan bir röportajda Avunamayanlar’daki olay örgüsünü nasıl tasarladığını şu şekilde açıklar:

“İki olay örgüsü var. İlki, Ryder’ın, boşanmanın eşiğindeki mutsuz ebeveynlerle büyümüş adamın hikayesi. Ryder, ailesinin beklentilerini yerine getirirse uzlaşabileceklerini düşünmektedir. Neticede o, bunu, fantastik bir piyanist olmakla sonlandırır ve bu elzem konseri vermesinin her şeyi iyileştireceğini düşünür. Elbette artık çok geçtir. Ailesiyle arasında geçenler, uzun süre önce olmuş ve bitmiştir. İkincisi, Brodsky’nin, ilişkisini tamamen berbat eden yaşlı bir adamın, aynı ilişkide iyi şeyler yapmaya çalışmasının hikayesi. Orkestra şefi olarak bunu başarabilirse, hayatının aşkını tekrar geri kazanabileceğini düşünür. Her iki hikaye de, tüm hastalıkların, hatalı müzikal değerleri seçmiş olmaktan kaynaklandığına inanan bir topluluk içinde geçmektedir.” [2]

            Saydığımız bu karakterler dışında olay örgüsünün gelişmesinde çeşitli işlevleri bulunan birçok kişi daha vardır romanda. Kitapta isimleri geçen Kazan, Mullery gibi piyanistlerin çoğu kurgu ürünüdür. Avunamayanlar, başkişisi müzisyen olan romanların aksine müziğin ön planda yer aldığı bir roman değildir. Bu da bize müziğin başka şeyleri temsil eden bir simge olarak tasarlandığını düşündürebilir.

            Japonya’da doğup İngiltere’de büyüyen ve eserlerini İngilizce yazan Kazuo Ishiguro’nun kaleminden çıkan Avunamayanlar, sahip olduğu anlam katmanlarıyla birçok soru işareti içerir. Bir müzisyeni merkeze alan kitabın sonunda Ryder’ın neden hayatının konserine hazırlandığı da tam olarak anlaşılamaz ve okurun yorumuna bırakılır. Ishiguro’nun bitmek bilmeyen bir yazma iştahının ürünü olan 540 sayfalık bu hacimli kitap, ilginç bir okuma deneyimi sunarken soru işaretlerine cevap bulması için okurlarını bekliyor.

Kaynakça
Kazuo Ishiguro, Avunamayanlar, Çev: Roza Hakmen, YKY Yayınları, İstanbul, 2015.
Susannah Hunnewell, Kazuo Ishiguro röportajı. Çev: Fulya Kılınçarslan, Paris Review 2008, https://oggito.com/kazuo-ishiguro-yazmaya-oturuyor-dusunuyorsunuz-realistim-ama-sanirim-ayni-zamanda-absurdist-05201729335.

Bu yazı Roman Kahramanları dergisinin Ocak/ Mart 2018 tarihli 33.sayısında yayımlanmıştır. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder