3 Kasım 2011 Perşembe

Güz Gelir




Yaz geçer demiştim. Evet yaz geçti, sonbahar geldi. Sonbahar deyince neler gelir aklınıza? Ben düşündüm taşındım, sonra da oturdum, yazdım:

Hüzün: Sonbahar hüznüyle beraber gelir. Günler kısalır, yapraklar dökülür, yağmur damlaları camlara vurur, soğuk rüzgarlar eser. Yazın uzun, sıcak ve coşkulu günleri geride kalmış çok eski zamanların anıları gibi canlanır zihnimizde. Hüzün duygusu bütün yoğunluğuyla bastırırken Ankara hoyrat ve acımasız davranır mevsimlerin el yalnızı sonbahara karşı. Ondan bir an önce kurtulup kışa kavuşma arzusundadır.
Yalnızlık: Kendini yalnız hissedenler için mevsimlerin önemi yoktur; ama hüznünü azaltacak ya da paylaşacak birine en çok sonbaharda ihtiyaç duyar insan.
Yağmur: Yağmur, ben evdeysem ve elimde kahve fincanım dışarıyı seyredebileceksem yağmalı. Bu yaşıma geldim, yürürken paçalarıma su sıçratmamayı öğrenemedim hâlâ. Sonbahar, bana hayatta öğrenemediğim şeylerin acısını hissettirir.
Krizantemler: Kasımpatı demeye dilim varmaz annemin yaz başında ektiği ve kasım başında boy vermeye başlayan sarı, pembe, kırmızı krizantemlere.
Battaniye: Kırmızı battaniyemin altına girip televizyon seyretmek. İşte sonbahar tam da bu.
Oralet: Portakallı oraleti her mevsimde unutur, sadece güzün hatırlarım.
Özcan Alper'in Sonbahar filmi: Son baharını yaşayan Yusuf'un öyküsünü izleyeli beri hayatı daha az sevdiğim doğrudur. Yusuf'un tabutu soğuk ve karlı bir kış günü Karadeniz'in tepelerinden indirilirken tulum çalar acı acı. Yüreğim acır bu ülkenin nice Yusuflarına. 
Film festivalleri: Ankara'da yapacak şey yok diyenlere inat film festivalleri şehre renk getirir sonbaharda. Sinema tutkunlarıyla birlikte filmleri izlemek; oyuncu ve yönetmenlerle tanışmak çok keyiflidir.
Tiyatro: Ekim ayıyla beraber perde açan Ankara Devlet Tiyatrosu, maddi kaygıyla popülist eğilimlere yönelen özel İstanbul tiyatrolarından daha çok izlenmeye değerdir.
12 Eylül: Kaç düşünürünü faili meçhul cinayetlere kurban verdin, kaç masumunu astın, kaç insanını buharlaştırdın, kaç düşünen beynini susturdun, kaç gencini yok ettin sen güzel ve yalnız ülke ? Biliyorsun ki bugün yaşadıklarının milâdı 12 Eylül'dür.
Eylül: Bir zamanlar en sevdiği ay Eylül olan bir adam tanıdım. Bu adama dair her şey silindi belleğimden; ama eylül yazınca buraya aklıma geliverdi birden. İnsan hayatta çok büyük sözler etmemeli, inanmadığı şeylere dair vaatlerde bulunmamalı. Uzun yıllardan geriye kalan tek şey, bu cümle işte. Gerisi boş. Sevmiyorum seni eylül, iyi ki geçip gittin. Sevmiyorum seni, tıpkı o adamı hiç sevmediğim gibi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder